Açıklama
“Roman yazmaktan hoşlanıyorum. Okyanus gibi. Bir tekne inşa edip yola çıkabilirsiniz,” diyen Denis Johnson’la bir kez daha okyanusa açılıyoruz. New York Times’ın “Genç Herman Melville bugün yaşasaydı, Kutsal Kitap, Çorak Ülke, Fahrenheit 451 ve Dog Soldiers gibi birbiriyle kıyaslanamaz yapıtları inceleseydi, Yıldız Savaşları ve Kıyamet gibi filmleri defalarca izleseydi, sürüyle asit atsaydı, saatlerce Jimi Hendrix ve Rolling Stones dinleseydi yazacağı türden bir kitap” olarak selamladığı Fiskadoro, olası bir geleceğe dair şaşırtıcı bir roman. Nükleer yıkımdan sağ çıkanların, eski dünyadan kalanlarla yeniden bir kültür oluşturma çabalarının öyküsü.
Romanın karakterleri, mekânlar ve olaylar her ne kadar irkiltici olsa da, Johnson şiirsel anlatımıyla her birine naif bir soluk vererek masal tadında bir atmosfer yaratmış. Nükleer savaş gibi karanlık bir geleceği konu alan Fiskadoro’yu benzerlerinden ayıran, belki de okuruna aşıladığı umut. Ancak romanın görkemli atmosferinde evrensel sorunlar karşımıza dikiliveriyor. İyiyle kötünün, hastalıkla sağlığın, inançla inançsızlığın, umutla umutsuzluğun, dinlerin, ırkların, öncenin, sonranın, her şeyin birbirine karıştığı bir adalar topluluğunda sefil, dindar, ne biliyorsa unutan, her şeyi hatırlayan insanlar… Zira Dünya’nın Sonu’ndan sonra sağ kalanların zihinlerinde gerçek anılarla, tahrif olmuş, hatta asılsız anılar birbirine karışmıştır artık.
Öykü, temelde üç güvenilmez karakterin gözünden aktarılıyor: Savaş öncesini hiç bilmeyen Fiskadoro; yeni varoluşuyla eski hayatını uzlaştırmak için boşuna çaba harcayan Cheung; bir de, anıların pusundan ancak zaman zaman bugünün gerçekliğinin araya girmesiyle çıkan Büyükanne Wright.
Bu noktadan sonra, nükleer savaşın külleri arasında kendi varoluşlarını ve tarihlerini deneyimleyen karakterler ve onların farklı bakış açılarından kendi kavrayışını oluşturmak okura kalıyor…