Açıklama
27 Mayıs 1960 darbesini hazırlayan kadrolar, harekât başarıya ulaştıktan sonra Milli Birlik Komitesi adı altında 38 kişilik bir komite kurdular. Hükümet, MBK’nın seçtiği sivil-askerlerden oluşuyordu. Genellikle albay ve daha düşük rütbeli subaylardan mürekkep komite, ordu içerisindeki hiyerarşiyi gözeterek devlet ve hükümet başkanı olarak General Cemal Gürsel’i seçti.
Devrik iktidarın mensupları ve onlara hizmet eden yüksek bürokratlar tutuklandılar. Yassıada’da kurulan özel yetkili mahkemede yargılanmaya başladılar. Ankara Radyosu’nda akşam haberlerinden sonra yayınlanan bir programdı. “…sanıklar bağlı olmayarak getirildiler…” cümlesi hafızamdan silinmedi henüz.
Muhalefet partileri için ise yalnız siyaset ve propaganda yasağı getirildi. Partisi kapatılan, malvarlığına el konulan, mensupları kurulan özel mahkemede anayasayı ihlal suçlamasıyla, ölüm cezasıyla yargılanan iktidar partisine oy ve gönül vermiş milyonlarca vatandaş bu pek de adil olmayan durumdan rahatsız olmaya başladı. Uygulama, darbecilerin biz ihtilali hiçbir zümreye karşı yapmadık teziyle çelişiyordu.
Bu çelişki darbeyi yapan askerler arasında da su yüzüne çıkmakta gecikmedi. İki temel görüş etrafında kümelenmeler başladı. Birinci görüşe sahip olanlar, işbaşına gelen asker kadroların ülke yönetiminde tecrübe sahibi olmadıklarından içinde bulunulan yönetim krizini aşmada tecrübeli kişi ve çevrelerin desteğine ihtiyaç olduğunu söyleyenlerdi…
Kurtuluş Savaşı kahramanı, eski asker, sonrasının kurt politikacısı Başbakan İsmet İnönü ile Ankara’nın kudretli albayı Talat Aydemir arasındaki bilek güreşinin ilk raundu 22 Şubat 1962’de yaşandı. Hükümet başkaldırma eğiliminde olan cuntacıları 22 Şubat akşam üzeri emekliye sevk etti. Askerler buna direndi. Hava Kuvvetleri ve Genelkurmay karargâhı hükümetin yanındaydı. Sokağa çıkan askerler, tarafların “kan dökülmesin” çağrılarına uydular. İnönü’nün asiler hakkında kanuni işlem yapılmayacağına dair el yazısıyla yazıp imzaladığı belge uyarınca herkes kışlasına döndü ve emekli edildiler. “22 Şubatçılar” diye anılan bu subayların arasında Kara Harp Okulu Alay Komutanı olarak görev yapan babam Kurmay Albay Turgut Alpagut da vardı.

